BAKIRCILIK
Anadolu’da en çok kullanılan maden bakırdır. Gaziantep’te bakır işleme el sanatının hangi tarihten beri devam edip geldiği ise bilinmemekle birlikte bakır ve bakır işlemeciliğinin tarihi insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Ancak bu sanatla uğraşan büyüklerden ve bu işle iştigal edip bugün hayatta olmayan ustalardan edinilen bilgilere göre, bakır işlemeciliği tarihinin, insanlık tarihi kadar eski olduğudur. Bakır eşya, bakırdan ve pirinç diye tabir edilen bakır ve çinkonun karışımından elde edilen maddeden işlenerek yapılır. Antep bakır işlemesinin özelliği, yekpare olarak imal edilmesi, yani lehim ya da benzeri bir yolla birleştirme yapılmamasıdır. Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olan bakır kalaylanarak Ev, mutfak ve süs eşyası olarak ilimizde yaygın bir şekilde sürdürülmektedir. Bakır mamullerinin işlenmesinde çakma ve çizme diye bilinen basit işleme yönteminin dışında, sadece ilimizde yapılan bir çekiç ve bir çelik kalemle yapılan işlemedir. Bu işleme yönteminde bir tek parçanın işlenmesi bazen haftalarca hatta aylarca sürmektedir. İlimizde üretilen bakır mamulleri yurt içinde ve yurt dışında oldukça beğenilmekte ve talep edilmektedir. Gaziantep’te üretilen bakır işlemeler mutfak eşyaları ve turistik süs eşyaları olarak iki grupta toplanır.
Mutfak Eşyaları:
Sahan(Yemek Tabağı), Tas (Ayran veya su içmek için kullanılan kap), Kazan (Yemek pişirmeye yarayan kap), Don Kazanı(Çamaşır yıkamada ve çamaşırları kaynatmada kullanılan kap), Masere Kazanı(Şire yani pekmez pişirmede kullanılan büyük kap), Seferiye Tası (İçerisine yemek koymada ve yemek taşımada kullanılan kap), Maşrapa(İçerisine su, ayran vb. şeyler konulan kap), Satıl( Su taşımada kullanılan kap), vd.
Turistik Amaçlı Süs Eşyaları:
İbrik(El yüz yıkamak ve abdest almak için içine su konulan kap), Cezve(Kahve pişirmede kullanılan kap), Vazo(İçerisine çiçek koymaya yarayan büyük ve küçük ebatları olan kap), Semaver ve Çaydanlık(Çay pişirmede kullanılan kap), Sini(Tepsi-Üzerinde yemek yemek için, içine kazan,tas ve benzeri şeylerin konulduğu kaptır), vd.
YEMENİ
Yemeni, üstü kırmızı ya da siyah deriden tabanı ise köseleden dikilen topuksuz ve çok sıhhatli olan ayakkabılara denir. Yemeni yurdumuzun diğer yörelerinde yazmaya verilen ad olmasına karşılık, yöremizde ayağa giyilen bir çeşit ayakkabıya verilen addır. Gaziantep'te Yemeniciliğe “Köşkercilik” yemenicilere “köşker”, yemeni ustalarına da “köşker ustası” denilmektedir. Köşker kelimesi Farsça “keşfger” kelimesinden gelmiş olup, ayakkabı yapan anlamına gelmektedir. Yemeni ilk defa Yemen'de Yemen-i Ekber isminde bir kimse tarafından icat edilmiş ve kendi ismini vermiştir.
Daha sonraları yemeni Yemen'den Halep'e, Halep'ten de Güneydoğu Anadolu'ya intikal etmiştir. Gaziantep Şanlıurfa Kahramanmaraş, Diyarbakır, Antakya, Adana'ya kadar yayılmış olan yemeni yapımcılığı zaman içerisinde Gaziantep ve Kilis dışında diğer ilerde tamamen bitmiştir. Yemeni esas olarak gön ve yüz olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır.
Gön, manda ve sığır derisinden yapılmış olup, yere gelen kısım ile bunun üzerine dana derisinden yapılmış taban kayışı ve bezlerden ibarettir. Yüz ise sırt ile birbirine birleştirilmiş ve çirişle yapıştırılmış sahtiyan ve meşinden oluşur. Yemeni yapımında 5 hayvan derisi kullanılır. Alt taban manda veya sığır derisinden, yüzü keçi derisinden, iç astar koyun derisinden, iç taban sığır veya keçi derisinden, kenarı oğlak(sızı) derisinden yapılır.
Yemeni imalatında kesinlikle plastik madde kullanılmaz. Tüm dikişler elle yapılır. Ökçesiz olup tersinden dikilir. Düz tarafı çevrilir ve asıl giyilecek durumunu alır. Düz tarafı çevrildikten sonra kalıplanır. Etrafı düzgünce kesilir, kalıptan çıkarılır, kenar dikişi yapılır, satışa ve giyime hazır hale getirilir. Diğer ayakkabılarda ise bu özelliklerin çoğu bulunmaz. Yemeni sağlık açısından çok sıhhatli bir ayakkabıdır.
YEMENİ ÇEŞİTLERİ
Halebi daha çok köylerde kullanılmış,yemeninin ilk modeli.Halep'ten gelmesi nedeni ile bu adı alıyor .Yüz kısmı ayağın iki yanına doğru girintili ,burnu yüze doğru kıvrık,kulağı uzun olan model.halebi'in yüzü ayağı bileğe kadar örtüyor. Ya annabi (mor) ya da gül şeftali(parlak kırmızı)renginde oluyor.
Şehirlilerin kullandığı Merkup,Halep ve Arap menşeli.Yemeninin Yüzü kısa,arka ve yanları aynı hizada,kulaksız,burnu yuvarlak ve düz modeli.Burnu sivri,adından anlaşılacağı üzere burnu kıvrık bir model. Yüzü,kulağı,rengi ve köylerde kullanılması bakımından Halebi ile aynı özellikleri taşıyor.kulağı uzun, halebi ‘de olduğu gibi Burnu sivri gibi ayağı tam örtmüyor ve Merkup gibi ayak yüzünü açıkta bırakıyor.Siyah, annabi(mor) ve gül şeftali(parlak kırmızı) renklerinde üretiliyor ve zamanında şehirlilerce kullanılıyor.
Eğri simli,Merkup gibi kısa,Burnu sivri gibi yukarı kalkık ve kıvrık gül şeftali renginde yapılıyor ve adını aldığı üzere gümüş telle işleniyor.Köylerde kadınlar, özellikle de gelinler giyiyor. Yemeninin köylerde çiftçiler, dağlarda çobanlar ve bekçilerin giydiği Bekçi haydesi ile Çiftçi haydesi olmak üzere postal çeşitleri var. Ve köylerde sadece gelinlerin giydiği, sadece sarı renkte yapılmış “edik”çeşidi de vardır.
Söz konusu yemeni çeşitlerinin,şimdilerde ısmarlama yapılıyorsa da,geleneksel olarak on farklı numrası var: Küçük Hasbe (7 yaş),Büyük Hasbe(9-10 yaş),Bostan(34-35 numara),Zenger(38-39 numara),Ges(40-41 numara),Lorbo(42 numara),Kaba Lorbo(43 numara)Özger(44 numara),Uluayak(45 numara)ve Zeber (Hiçbir nuamaraya uymayan) Diğerleri ile karışmasın diye çiftler birbirine iple bağlanıp dükkanın duvarlarına asılıyor.
SEDEFCİLİK
Bazı deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan ve sedefçilikte kullanılan sert,beyaz ve gökkuşağı pırıltılı,fosforik özelliği olan maddeye sedef,bu maddeyi işleyen kişiyede sedefkar denilir.
Asırlardan beri bilinen sedef,zamanın tekniği ve milletlerin sanat anlayışına göre şekil almıştır.XV.yydan sonra Türk-İslam sanatının tamamen emrine giren sedef,geometrik desenlerin bitmek tükenmek bilmeyen dizilişleriyle gelişimini sürdürmüştür.Daha sonraları kıvrılma,dallanma,ana veya yardımcı bağlarla bağlanma,biribirini kesme ve düğümlenme gibi yollarla,çeşitli kompozisyon imkanı veren rumiler,geometrik desenlerle birlikte kullanılmaya başlanmış ve doğadan stilize edilerek alınan çiçek motifleri (Lale,karanfil,gül) kullanılmaya başlanmıştır.
17.yy sedef işçiliğinin doruk noktası olup daha sonraki asır ve yıllarda barok sanatına duyulan hevese birde ekonomik yapının bozulması eklenince bu sanattan uzaklaşılmış,ucuz,sanat değeri olmayan eserler üretilmeye başlamıştır.Ancak Abdulhamit devrinde,yabacı kral ve diplomatlara sedef hediyeler verebilmek için saray sedefkarlığı korunmuştur.Son asrın sedefkarı Vasıf Hoca (Kendisi İstanbul Topkapı Sarayındaki Kutsal Emanetler Dairesi kapısını sedef bağa ile yapmıştır.)Özel atölyesinde çalışmasını sürdürürken bir yandan da bu sanatı yaşatabilme çarelerini devrin güzel sanatlar akademisi olan Nefise-i Sanayide sedefçilik dersleri vermiştir.1940 yılında ölümü ile bu sanat dalının genç nesillere aktarılması mümkün olmamıştır.
Gaziantep te sedef kakmacılık 1963 yılında başlamıştır.Gaziantep te ilk sedef atölyesini açan kişi Arif Demir isimli ustadır ve hala hayattadır.İlk zamanlar eski piştol tabancaların tamiri ile başlanmış ve daha sonraları tamir edilen tabancaların aynısı yapılmıştır.Zamanla tabancaların üzerlerinde bulunan sedefin aynısı hatta dahada iyileri üretilmiştir.Daha sonraları sedef çeşitli dekorasyon ve aksesuar ürünlerde de kullanılmıştır.Bu gün binbir çeşit ürünlerde kullanılmaya devam etmektedir.
ANTEP İŞİ
Özel bir tekniği olan Gaziantep'e özgü bir işleme türüdür.Beyaz kumaş üzerine iplik sarılarak ve çekilerek ,beyaz,sarı ve krem rengi ipliklerle çeşitli susma ve ajurlarla süslenerek işlenir.Antep işi ilk defa Antep ve çevresinde ev hanımları tarafından yapıldığı için bu adı almıştır.Günümüzde işleme tekniği bozulmadan sim,renkli iplikler ve yardımcı nakış iğneleri kullanılarak çok güzel işlemeler yapılmaktadır.
DOKUMACILIK KİLİMCİLİK
Antep kilimlerinin ipi,öküz,deve ve at tüyü,koyun yünü ve keçi kıllarından elde edilir.Gaziantep'te üretilen kilimler tezgah,şekil,dokunuş biçimleri ve nakışları yönünden diğer yörelerin kilimlerinden çok farklıdır.
KUTNUCULUK
Hammaddesi floş ve pamuk ipliği olan ve tamamen el tezgahlarında dokunan kutnu bezi,Türkiye'de sadece Gaziantep'e has,eski bir dokuma türüdür.Kutnu kumaşından yöresel kıyefetler yapıldığı gibi,çeşitli aksesuar,turistik giysi,çanta,terlik,perdelik kumaş da üretilmektedir.
ABA DOKUMACILIĞI
Aba, geçmişte deve, öküz ve at tüyünden, keçi kılından ve koyun yününden dokunan özel bir kumaştan yapılan bir erkek giysisidir. Günümüzde ise maliyetin düşürülmesi amacıyla polyesterden özel bir metotla dokunan, üzerinde çeşitli motiflerin bulunduğu, eskiden fakir kimselerin günümüzde ise halkoyunları ekiplerinde erkeklerin üstlerine giydikleri bir giysidir.
Eskiden aba dokumasında kullanılan ipin en büyük özelliği doğal renkli oluşuydu. Renkli dokunmak istenen abanın ipleri istenen renkte kök boyayla renklendirilirdi. Günümüzde daha çok bordo renkli polyester ve değişik renklerde simli ipler kullanılmaktadır.
Aba dokuyan ustalar daha çok kilimci ustalarından olduğundan abalarda da kilim desenleri kullanılmıştır. Bugün bu ustalardan sadece bir iki usta günümüze kalmış olup, son yıllarda bu el sanatının unutulmaması için Gaziantep Üniversitesi tarafından yeni yetişen gençlere bu sanatı öğretmek için kurslar düzenlenmektedir.
Abalar dokunduğu ipin ve kumaşın rengine,boyuna ve giyildiği yörenin ismine göre isimlendirilir. Bu isimlerden bazıları Kurbağalı Aba(Folklor giysilerinde kullanılır), Sandıklı, Zincirli, Homs Abası, Maraş Abası vd.
OYUNLAR
Halk oyunları deyince ilk akla gelen halaydır.Kadın
ve erkeklerin birlikte oynadığı halaylarda hasat
sonunda yaşanan sevinçler işlenir.Melodik yapısı zengin olan buoyunlar zaman zaman ağır, zaman zaman
da çok ritmiktir.Dokuzlu,Oğuzlu,Çepikli-Çibikli,Kırıkhan,
Ağırlama,Fatige Demune,Şirinnar,Mendilli,Leylim,Meryem,
Mermere,Çobanbeyli,Nahsani,
Barak Halayı belli başlı oyunlardır.
MÜZİK
Şehir merkezinde şehir kültürünün ve yaşama biçiminin ürünü olan Türk Sanat Müziği icrası ve çalgıları görülür.İslahiye ve Nurdağı Bölgesinde olduğu gibi yayla ve dağlık bölgelerdede Barak Müziğinin etkileri yoğundur.Açık havada yapılan eğlencelerde davul ve zurna kullanılır.Kapalı alanlardaki eğlencelerde ise daha çok bağlama çalınır.
ZURNACILIK
Üflemeli halk çalgılarının başında gelen zurna zerdali ağacından yapılır.Gaziantep'te Tüm Kaba Zurna,Orta Kaba Zurna ve Cura Zurna çeşitleri imal edilmektedir.
KÜPÇÜLÜK
Gaziantep'te küpçülüğün başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak çevrede bulunan çeşitli ören yerlerinde yapılan arkeolojik kazılardan, M.Ö. 6000-7000 yıllarında (Neolitik dönem) yörede seramikçiliğin olduğu anlaşılmaktadır. Gene yörede yapılan kazılarda M.Ö. 3000-1100 yıllarında (Tunç Çağı) topraktan yapılan kaplara bol miktarda rastlanmaktadır. Daha sonraki dönemlerde de bu tür malzemelerin yapıldığını gösterir parçalara rastlanmıştır. Kısacası insanların yöremizde yaygın olarak yaşamaya başladığı günlerden itibaren ilimiz ve çevresinde topraktan çeşitli eşyaların yapılıp kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Günümüzden 50-100 yıl kadar önce şehir çevresinde bulunan mağaralarda küp yapılan bir çok atölyenin ve atölyelerde çalışan ustaların ve işçilerin olduğu bilinmektedir.
Eski dönemlerde toprak eşyalar; Kap, kazan, tencere, kupa, küp ve benzeri saklama, pişirme ve servis kapları, diğer kullanımlar için çiçek saksısı, boru, tuğla, çatı örtüleri ve bunlara benzeyen malzemeler olarak üretilmiştir. Bakır, çinko, gümüş gibi madenlerin bulunması, kap ve kacak yapımında yeni malzeme ve tekniklerin keşfi, camın mutfak eşyası yapımında yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla topraktan yapma mutfak eşyaların kullanımı yavaş yavaş ortadan kalkmış ve bu nedenle küp ve toprak mutfak malzemesi üreten atölyeler birer birer kapanarak günümüzde bir kaç yaşlı ustanın mecburen yürütmeye çalıştığı bir meslek haline gelmiştir. Buna nazaran turizmin gelişmesi, el işçiliğinin az da olsa aranır hale gelmeye başlamasıyla Türkiye genelinde olduğu gibi bu işi yapan ustalar teknolojilerini de geliştirerek turistik hatıra eşyası ve şehirlerde park ve bahçelerde kullanılan saksı üretimini yapar hale gelmişlerdir.
Küp toprağı iki üç çeşit killi toprak ve silisin karışımından oluşur. Bu karışımın çok iyi yoğrularak çamur haline getirilmesi ve uzun bir süre dinlendirilerek mayalanması gerekir. Mayalı bu çamur çark denilen ayakla veya motorla çevrilen makinalarda istenildiği gibi şekillendirilir. Yapılacak malzemenin büyüklüğüne göre bir, iki veya üç parçadan yapılarak birleştirilip tek parçalı hale getirilir. Biraz kuruması için güneşsiz ve rüzgarsız yerde bekletilir. Az kuruyan parçaların üzerinde traşlama ve temizlenmesi yapıldıktan sonra çizgileri çekilir. Desenler çizilecek ve başka şekiller verilecekse bu işlemlerde yapılarak yeniden kurumaya bırakılır. Kurutma işlemi güneşli ve rüzgarlı bir alanda yapılırsa yapılan işlerin renklerinde ve formlarında bozukluklar ve çatlamalar olur. Toprak eşyaların kuruması havanın sıcaklığı ve malzemenin büyüklüğüne göre iki ile onbeş gün arasında değişir.
Kurutulan parçalar; pişirme fırınlarına, aralarından havanın sirkülasyonunu engellemeyecek şekilde yerleştirilir ve ısı yavaş yavaş artırılarak 900 ile 1000 derece arasında 9-10 saat pişirilir. Bu sürenin sonunda fırın söndürülür ve soğuması için beklenilir.
Soğuyan fırından çıkarılan parçalar su kabı, çiçek saksısı ve benzeri amaçlar için kullanılacaksa kullanıma hazır hale gelmiş demektir. Şayet sırlı küp yapılacak ise fırınlanıp soğutulmuş parçalar kurşun esaslı sülyen sırla kaplanır ve yeniden fırınlanarak soğuması beklenir. Bu şekilde yapılan küpler günümüzde daha ziyade turistik bölgelere, ilimizde turistik eşya satan dükkanlara ve saksı olarak imal edilenler de çiçekçilere satılır.
|